Günümüzde yeme bozuklukları giderek artış göstermektedir ve bu durum sorun sorun olmakla birlikte en çok karşılaşılan yeme bozuklukları çeşitleri; anoreksia ve bulimia olarak örneklendirebiliriz.
- Anoreksia : Kendi kendini aç bırakma durumudur.
- Bulimia : Fazla miktarda yemek yedikten sonra pişmanlık hissi oluşması ve kusma ile besinlerin çıkarması durumudur.
Genellikle anoreksia yada bulimia, kızlarda daha sık görülmektedir. Özellikle küçük yaştaki kızlarda bu durumlar başlayıp, zayıflık baskısının çocuklarda yeme bozukluklarına yol açtığını ve depresyona girdikleri ve negatif algı yaratarak kilolu kişilerin iyi olmadıklarını düşünmektedirler.
Kiloya bağlı olarak arkadaşlarıyla “alay etme” ortaya çıkabilmektedir.
İçerik Başlıkları
Okul Öncesi Çocuklar Zayıf Olmak İstiyor
Yapılan birçok araştırma sonucunda kızların hepsinin zayıf olmayı istedikleri görülmüştür. Zayıflığa özenme, hedefe ulaşmak için kısıtlayıcı yemek yeme veya diğer davranışları beraberinde getirmektedir ve çocukların zayıf kalmak için çabaladıkları görülmektedir. Özellikle küçük kız çocuklarının toplumda daha değerli olduklarını düşündüğü için zayıf olmak istemektedir. Yapılan araştırmalarda kızların 6 yaşına geldiklerinde kilolarını kontrol etmek için diyet yaptıkları görülmüştür.
Zayıflık Trendi ve Medyanın Etkisi
Çocuklar, kilo verme, diyet ve güzellik ürünleri ile ilgili olarak sayısız reklam ve mesaja maruz kalmaktadırlar. Bu reklamlar kilolu olmanın aşağılanan ve kötü bir durum olduğu algısı yaratmaktadır. Sosyal medyanın da etkisiyle üstlerinde baskı hissedilmektedir ve yeme bozuklukları da bu şekilde ortaya çıkabilmektedir.
Yeme Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir
Kesin olarak nedeni tam olarak bilinmemektedir. Psikolojik, genetik, sosyal ve ailesel faktörlerin getirileriyle birlikte meydana geldiği düşünülen yemek bozuklukları; psikolojik, davranışsal ve fizyolojik özellikleri olan tıbbi hastalıklar olarak kabul edilmektedir. Yemek bozukluklarının sebepleri oldukça karmaşıktır. Psikolojik faktörler kadar, genetik yatkınlık ve beyinde serotonin hormonunun çalışmasıyla ilgili olarak bozukluğun da bu durumu etkilediği bilinmektedir. Diğer risk faktörleri arasında da cinsiyet, ırk, prematüre doğum, doğum travması, çocukluk döneminde yeme ve sindirim sistemiyle ilgili sorunlar, vücut ağırlığı ve şekline ilgili olarak artışı, inceliği ön plana çıkaran sosyo-kültürel etkenler ve medyanın etkisi olarak örneklendirebiliriz.
Klinik çalışmalar sonucunda, serotonin sistemindeki değişimlerin yeme davranışlarını etkilediğini ortaya koymuştur. Serotonin, bulimik bireylerde bozulmuş olan tokluk cevabını artırmaktadır. Sıklıkla obezite ile birlikte gelişen, aynı zamanda aşırı miktarda yeme bozukluğu ve bulimianervosada da görülebilen insülin direnci, vücudun triptofanamino asidinden serotonin üretme yetisini bozmaktadır. Akut diyetler ve hızlı kilo kaybı, plamaz triptofan düzeylerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu sebeple devamlı diyet yapmak plazma triptofanı ve beyin serotoninin de kronik azalmaya neden olmakta aynı zamanda da gelişmesine yol açmaktadır.