Antioksidanlar, çevresel ve diğer streslere yanıt olara vücut tarafından üretimi sağlanan kararsız moleküller olarak serbest radikallerin sebep olduğu hücre hasarını azaltmada ya da önleme de yardımcı olmakta olan maddelerdir. Antioksidanlar hem doğal olarak hem de yapay kaynaklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Aynı zamanda antioksidanların bazı bitki bazlı gıdalarda yüksek miktarda yer aldığı da bilinmektedir. Vücut tarafından endojen antioksidanlar olarak da bilinmekte olan bazı antioksidanların üretimi sağlanmaktadır. Eksojenler ise vücud haricinde gelen antioksidanlar olarak yer almaktadır.
Antioksidanlar, vücuttaki serbest radikallerle savaşmakta olan moleküllerden biridir. Serbest radikaller, hücreler tarafından gıdalar sindirmesiyle birlikte çevreye tepki göstermesiyle birlikte üretmekte olan atık maddelere denir. Vücut serbest radikalleri verimli şekilde işlememesiyle birlikte ortadan kaldıramaması durumunda, oksidatif stres ortaya çıkmaktadır. Bu hücrelere ve vücut işlevinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Yüksek serbest radikaller seviyeleri diyabet, kalp rahatsızlığı ve kanser dahil olmasıyla birlikte çeşitli rahatsızlıklar ile ilişkilidir. Serbest radikallerin kontrolünü sağlayabilmek açısından vücudun kendi antioksidan savunmaları da bulunmaktadır. Peki, antioksidan nedir? Vücudun en güçlü antioksidanı nedir?
İçerik Başlıkları
Vücudun En Güçlü Antioksidanı Nedir
Glutatyon, vücudun üretmiş olduğu antioksidanlar arasında en etkilerinden ve hayati önem taşıyanlarından biridir. Üç amino asitten oluşmaktadır. Glutatyon, bağırsaklarda ve dolaşım sisteminde yaşlanma sürecinde yavaşlatabilmek açısından çalışma sağlar. Güçlü yaşlanma karşıtı özelliklere sahip olmasıyla birlikte vücut hücrelerini, dokularını ve organlarını korumasıyla birlikte genç kalmalarını sağlamaktadır. Glutatyon aynı zamanda detoksifikasyon özelliğine de sahiptir. Kurşun, civa ve alüminyum gibi zehirli ağır metalleri şelatlar ve vücuttan uzaklaştırmayı sağlar. Ayrıca karaciğeri alkol ve diğer maddelerin zararlı etkilerine karşı koruyucu etki sağlar.
Aynı zamanda bağışıklık sisteminin güçlenmesini, gözlerin kristal merceğinin korunmasını, bunama ve Alzheimer gibi dejeneratif rahatsızlıklara karşı koruyucu olduğu da tespit edilmektedir. Bu antioksidanın etkinliğinin artış gösterebilmesi için selenyum, öncüsü ve E vitamini ile birleştirilmesi gerekir. Glutatyon, hücre zarlarına, DNA’ya ve enerji üretmekte olan mitokondriye zarar vermekte olan reaktif kimyasallara doğrudan bağlanabilmekte olan antioksidanlardan biri olarak yer almaktadır. Süperoksit, nitrik oksit, karbon radikalleri, hiproperoksitler, peroksinitritler ve lipid peroksitler, doğrudan nötralize etmiş olduğu oksitleyicilerden bir kaçı olarak yer alır.
Serbest radikaller olarak da adlandırılmakta olan bu moleküllerde elektron eksikliği de yer almaktadır. Eksik elektronların giderilmesi açısından vücuttaki sağlıklı hücrelerden elektron almasıyla birlikte sabit bir duruma ulaşmaya çalışmaktadır. Bu süreç içerisinde sağlıklı hücreler ile birlikte vücut metabolizmasına geri dönüşü olmamakta olan zararlar verirler. Vücudun en güçlü antioksidanlarından biri olan glutatyon, vücut hücrelerinden alınmasının önüne geçebilmek açısından kendi elektronunu vermektedir. Böylece sağlıklı hücrelerden oluşmakta olan elektron almaya çalışmakta olan serbest radikallere kendi elektronlarını vererek vücut hücrelerinin zarar görmesinin önüne geçer.
Antioksidanın Faydaları Nelerdir
- Kanserin önüne geçmeye yardımcı olur: Bazı yapılan araştırmalara göre, antioksidanlar, serbest radikallerin sebep olduğu hasarın önüne geçmeye yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte, öğünlere dahil edilmekte olan antioksidanların kanser riskinin azaltma etkisi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
- Göz sağlığının iyileşmesine yardımcı olur: Yaşa bağlı olarak makula dejenerasyonu ya da YBMD, 60 yaş üzerinde yetişkinlerde kalıcı görme kayıplarının en yaygın sebeplerindendir. Bu durum gözün arkadasındaki önemli doku olan makula yıpranmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkmaktadır. Zamanla merkezi görüş alanında kaybolmaya sebep olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda, antioksidanların yaşa bağlı olarak meydana gelen göz hastalığına (AMD) karşı koruyucu faydalarını göstermektedir.
- Zihinsel sağlığın iyileşmesini sağlar: Antioksidanlar, hafızaya yardımcı olmakta ve bununla birlikte bunama riskini minimuma indirir. E vitamini, depresyonla savaşmaya yardımcı olabilecek antioksidanlardan biridir ve antioksidanlar aynı zamanda damar sağlığı, nöron yenilenmesi ve yaşlanmaya bağlı oluşabilecek beyin hasarının önüne geçmeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca antioksidanlar merkezi sinir sisteminde de rol oynamaktadır.
- Sağlıklı yaşama destek olur: Antioksidanlar, DNA’yı korumaya yardımcıdır. Bu korumanın bir kısmı, antioksidanların telomerleri etkileme biçimlerinden kaynaklanmaktadır. Sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi yaşam tarzı alışkanlıkları telomer kısalmasını yavaşlatmaya neden olur. Antioksidanlar, her ikisi de telomer kısalmasıyla ilişkili olan oksidatif stresi ve iltihabın azalmasına neden olmasından dolayı telomerlerin korunmasına yardımcıdır. Yüksek miktarda antioksidan açısından zengin olan gıdaların tüketimini sağlamak, oksidatif stresi ve iltihabın azalmasını sağlayarak yaşa bağlı oluşan rahatsızlıkların gecikmesini sağlayabilmektedir. Böylece telomer bütünlüğünün korunmasını ve DNA hasarının azalmasını sağlar.
Antioksidanın Zararları Nelerdir
Öğünlerde antioksidan alımı sağlık açısından kritik bir önem taşımasıyla birlikte aşırı alımı sonucunda olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. İzole edilmiş antioksidanların aşırı kullanımı toksik etkilere neden olabilmekte ve “antioksidan paradoksu” olarak da adlandırılmakta olan oksidatif hasarın önüne geçmek yerine teşvik edebilmektedir. Yapılan bazı araştırmalara göre aşırı miktarda antioksidan alımı sonucunda ölüm riskinde artış gösterildiği tespit edilmiştir. Antioksidan açısından zengin olan besinlerin tüketimi tercih edilebilmektedir. Araştırmalara göre, gıdalar oksidatif hasarı takviyelerden daha etkili bir şekilde önlemede etkilidir.
Yine yapılan bir diğer çalışma da, aynı miktarda C vitamini içeriğine sahip olan şekerli su ve kan-portakal suyu tüketmenin etkilerini incelenmiştir. Araştırma sonucunda meyve suyunun sudan daha fazla antioksidan gücüne sahip olduğu tespit edilmiştir. Bir kişi antioksidanlar gibi oldukça güçlü indirgeyici madde tüketmesi durumunda demir ve çinko gibi çeşitli minerallerde eksiklik meydana gelebilmektedir. Gastrointestinal sistem bazı minerallerin emilimini engellemektedir.
Bitki bazlı diyetlerde bol miktarda bulunmakta olan oksalik asit, tanenler ve fitik asit bunlara örnek olmaktadır. Aynı zamanda fasulye, bakliyat, mısır ve mayasız tam tahıllı ekmekten daha fazla fitik asit tüketimi sağlayan kişilerde kalsiyum ve demir eksikliği oluşması da söz konusu olabilmektedir. Tanenler lahana, çay ve fasulyede yer alırken oksalik asit kakao, çikolata, ıspanak, şalgam ve raventte yer almaktadır. Bu gıdaların fazla tüketimi sonucunda mineral emiliminin önüne geçmesine yardımcı olmaktadır.