Kanser ile yakın bir ilişkisi bulunan obezite, Dünya Sağlık Örgütü tarafından en riskli hastalık arasında yer alan hastalıklardan biridir. İnsan hayatının kolaylaşmasını sağlayan teknolojinin gelişimiyle birlikte artış gösteren hareketsiz yaşam tarzıyla kilo kaybının yavaşlamasına neden olan sebeplerin başında yer alsa da, obeziteye neden olan birçok faktör yer almaktadır. Genetik yapıyla birlikte kültür, çevresel faktörler, beslenme ve hareket etme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesi durumunda obezitenin toplumda görülme olasılığı artmaktadır. Yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkilenmesi durumunda vücutta yer alan yağ miktarının aşırı miktarda azalması durumunda da karakterize olan obezite, günümüzde de son 30-35 yıldır yaygınlaşmakta olan ve birçok kronik rahatsızlığa da neden olan bir hastalık çeşididir. Fakat diyet ve egzersiz yapılması durumunda bile kilo verilemiyorsa altında farklı nedenler de yatabilmektedir. Kilo vermeyi zorlaştıran birçok durum bulunmaktadır. Peki, kilo vermeyi yavaşlatan sebepler nelerdir? Aynı zamanda kilo vermek için öneriler konu başlıklı yazımıza da göz atarak kilo vermeyle ilgili püf noktalar edinebilirsiniz.
İçerik Başlıkları
Genetik Faktörler
Dirençli kilo olarak da adlandırılan kilo vermemenin nedeni, genetik yatkınlık olabilmektedir. Kişinin ailesinde fazla kilolu olan kişi veya kişilerin olması durumunda ailede kilo verme hızı yavaş kişilerin olması durumunda nedeni genetik faktörler olduğunu belirtebiliriz. Vücut kitle endeksinin baz alınmasıyla birlikte yapılan bilimsel çalışmalara göre birinci derece akrabalarında obezite, aşırı kilo veya kilo verememe problemi olan kişilerin, toplumda iki kat daha fazla kilo verememe durumuyla birlikte karşılaşılmaktadır. Beslenme alışkanlıklarıyla birlikte etkili olan genlerde karbonhidrat ve yağ depolanmasıyla ilgili olarak bozukluklar, rahatlama mekanizması olarak iştahın açılmasını ya da kişinin yemeye yönelten bozukluklar, beslenme merkezi tarafından enerji deposunun düzenlenmesi durumunda anormallikler olabilmektedir. Ailede kilo vermede zorluk yaşayan kişilerin varlığı kilo kaybının yaşanmaması durumunda etkilidir.
Düşük Kalorili Diyet Deneyimi
Diyetisyen gözetimiyle birlikte diyet uygulanmaması durumunda hızlı bir kilo kaybı için düşük kalorili diyetlerin yapılması durumunda, çoğunlukla aç kalarak fazla kilolardan kurtulmaya yöneliktir. Fakat dengeli ve yeterli beslenmenin olmaması durumunda bu tarz diyetler sürdürülebilir değildir. Hayatın bir parçası haline getirilmeyen, egzersizle birlikte desteklenmeyen ve diyetisyen tarafından kişiye özel hazırlanmayan düşük kalorili diyetler sonrasında vücut yeterli miktarda beslenmemesinden dolayı kendini korumaya almasıyla birlikte metabolizmanın yavaşlamasına sebep olmaktadır. Bir süreden sonra baş ağrısı, sinirlilik, yorgunluk, bulantı, kabızlık, düşük tansiyon, kalp ritminde bozukluk, kansızlık ve depresyon gibi pek çok durumun oluşmasına neden olabilmektedir. Kişinin kendini fiziksel ve ruhsal olarak sağlıksız hissederek yapmayı bırakmış olduğu bu diyet çeşidinde, tüketilmemeye karşı duyulan besinlere yönelik aşırı derecede istek duyulmakta ve verilen kiloların tekrardan hızlı bir şekilde geri alınması söz konusudur. Bu şekilde tekrarlanmakta olan diyetler, kilo vermenin zorlaşması ve yeme bozukluklarıyla birlikte obezite riskinin artış göstermesine neden olmaktadır. Daha öncesinde de yapılan düşük kalorili diyetlerin uygulanmasında, vücudun diğer diyetlere vermiş olduğu tepkiyi azaltarak kilo vermeyi zorlaştırmaktadır.
Antidepresan ve Kortizol Türevi İlaç Kullanımı
Depresyon tedavisi için kullanımı sağlanan trisiklik ve monoamin oksidaz inhibitörü antidepresan ilaçlarının kullanımından sonra bazı kişilerin kilo kaybının yaşanmaması söz konusu olabilmektedir. Bir çok hastalık tedavisi için kullanımı sağlanan kortizol da kilo alımına neden olabilmektedir. Bu ilaçların kullanımını sağlayan kişilerin de kilo verememe sorununun görülmesinden dolayı gün içerisindeki aktivite düzeyinin arttırılması sağlıklı olacaktır. Doktor kontrolüyle birlikte hafif tempolu egzersizlerin yapılmasıyla birlikte yağ depolanmasının önüne geçilmesi sağlanmalı ve kilo kaybının yaşanması kolaylaştırılmalıdır. Kullanılan antidepresan ve kortizol türevi ilaçların doktor kontrolüyle birlikte bırakılması önerilir.
Menopoz Dönemi
Yaşın ilerlemesiyle birlikte östrojen progesteron hormonu salgısınının azalmasıyla birlikte menstrüasyonun tamamen sonlanması durumunda meydana gelen ve doğal bir süreç olan menopoz döneminde, vücudun ihtiyaç duyduğu enerji miktarının azalması söz konusudur. Bazal metabolik hızın azalmasına neden olan östrojen oranının azalmasıyla birlikte yaşanılan bu dönemde yağlanma artış gösterir ve besin gereksinimleri de farklılaşmaktadır. Kilo kaybının yaşanmaması durumunda menopoz döneminde sık sık karşılaşılan şikayetlerden biri olarak yer almaktadır. Uzman diyetisyen tarafından kişiye özel olarak hazırlanan beslenme planlamasıyla birlikte gün içerisindeki fiziksel aktiviteyle birlikte kilo verememe probleminin önüne geçilebilmektedir.
Polistik Over Sendromu
Yüz ve vücutta tüylenme, sivilce, adet düzensizliği veya adet yokluğu, kısırlık ve kilo artışı gibi belirtilerle birlikte meydana gelen kronik bir endokrin rahatsızlığı olan polistik over sendromu kilo vermeyi zor bir hale getirebilmektedir. Beslenme tedavisi ve egzersiz programı için uyum sağlamakta zorlanılan hastalık kişinin vücut ağırlığında artış görülmesi söz konusudur. Bununla birlikte vücutta yer alan yağ dokusunda artış görülmektedir. Bu da hastalığın hem nedeni hem de sonucu olan hormonal dengesizliğin oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle de diyetisyen tarafından kişiye özel hazırlanan beslenme planlamasının takip edilmesi oldukça önem taşımaktadır.
Hormonal Düzensizlik
Vücudun sağlıklı olarak çalışması için en önemli rollerden biri de hormonlardır. Vücut içerisinde yer alan organların uyumlu çalışması ve iletişim kurmalarını sağlayabilmek açısından pek çok sistemin dengede kalmasını sağlayan kimyasallardır. Aldesteron, progesteroni kortizol, östrojen, prolaktin, ACTH ve büyüme hormonları gibi farklı kimyasalların bir veya birden fazla ya da daha az çalışması durumunda kilo kaybının gerçekleşmesi yavaşlaşmaktadır. Tiroit bezi, istirahat durumundaki metabolizmanın harcamış olduğu kaloriyi ayarlamaktadır. Tiroit bezinin az çalışması durumunda hipotiroidi, metabolizmanın da yavaş çalışmasına neden olabilmesinden dolayı kilo alımına sebep olan durumlardandır. Hipotiroidi ile birlikte metabolizmanın yavaşlamasından dolayı karbonhidratların parçalanmasıyla birlikte kan şekerin hücrelere girmesi zorlaşmaktadır. Bunun sonucunda ise daha fazla salgılanmakta olan insülin hormonuna karşı duyarsızlık gelişmekte ve insülin direncinin meydana gelmesi söz konusudur. İnsülin vücutta depolanmaya neden olan bu durumda da sadece kilo kaybının zorlaşmasına neden olmasıyla birlikte kilo artışına da neden olabilmektedir. Pankreas bezinin normalden daha fazla çalışması durumunda insülin direnci, bir süreden sonra pankreas bezinin yorulmasına sebep olabilmekte ve açlık ataklarının artış görülmesine neden olabilmektedir.
Kilo Vermeyi Engelleyici Bir Rahatsızlığa Sahipseniz Ne Yapılmalı
Uygun diyet ve egzersiz planlamasıyla birlikte kilo vermeyle ilgili problemler yaşanması durumunda hormonal kökenli bir probleminiz olabilmektedir. Öncelikle endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekmektedir. Hekiminizin gerekli görmesi durumunda kan tahlili yaptırarak hormonal bir sorun olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Kan değerleriniz referans değerlerin altında veya üzerinde ise hekimizin önereceği tedaviyi uygulamanız ve bir diyetisyene başvurmanızı öneriyoruz. Sizlere özel hazırlanan beslenme programıyla birlikte vücut kitle endeksinize ve beslenme alışkanlıklarınıza göre sizlere özel hazırlanan diyet planlamasıyla birlikte yaşınız, vücut tipiniz ve kondisyonunuza uygun olacak bir egzersiz programıyla birlikte tedavi süreci devamlılık sağlayacaktır. Bazı hormonal problemlerden kaynaklı hastalıklarda dikkat edilmesi gerekenler aşağıdakiler gibidir;
- İnsülin Direnci: Monosakkarit olarak bilinmekte olan basit şekerde yer alan bal, taze ve kuru meyveler, ambalajlı meyve suları ve gıdaları, işlem gören yiyecekler, patates, pirinç ve beyaz un ile birlikte yapılmakta olan karbonhidrat açısından zengin hamur işlerinin tüketilmemesi gerekmektedir. Tereyağı yerine zeytinyağı, kızartma yerine haşlama sebzeleri tercih etmenizi öneriyoruz. Gün içerisinde 2,5 ila 3 saatte olacak şekilde sık sık ve az porsiyonlarla birlikte beslenilmesi gerekmektedir.
- Hipotiroidi: Hekim tarafından reçetesi sunulan ilaçların kullanımıyla birlikte bol su ve lif tüketilmesi önerilmektedir. Hipotiroidi hastalarının vücudu ödem tutmaya müsait olduğu için tuz ve turşu, tuzlu zeytin, tuzlu peynir gibi tuz içeriğine sahip besinlerin tüketilmemesi gerekmektedir. Yoğurt, ayran, süt gibi protein açısından zengin değere sahip olan besinlerin tüketimiyle birlikte metabolizmanın hızlanmasını sağlayacağından dolayı ara öğünlerde tüketimi sağlanmalıdır.
- Cushing hastalığı: Kortizol hormonunun aşırı derecede salgılanması durumunda meydana gelen hastalıkta tuz ve şeker kullanımı kısıtlanmalıdır. Ödem atmaya yardımcı, magnezyum açısından zengin yeşil yapraklı besinlerin tüketimi sağlanmalıdır.
- Polikistik Over Sendromu: Lif açısından zengin olan sebzeler gibi düşük glisemik indeksli besinler tercih edilmesi gerekmektedir. Pirinç, beyaz un ve beyaz şeker ürünler gibi rafine edilmiş olan karbonhidratlardan ve şekerli besinlerin tüketiminden kaçınılması gerekmektedir. Protein açısından zengin değerlere ve az yağ içeriğine sahip olan besinlerin tüketimi önerilmektedir.